Müslümanların kul hakkı dedikleri şeye ve demokrasinin de evrensel insan haklarına nasıl baktığını yeniden düşünmeli ve değerlendirmeliyiz.
Muhtemelen sonuç olarak şunu göreceğiz: Bütün dinler, bugünün insan haklarından daha ileri olmasına rağmen, yine bütün dinler, yanlış yorumlanarak din olmaktan çıkmış ve bugün din denen konuların % 80-90’ı Allah’ın dini değildir.
Onun için deistliğin artması tartışmaları devam ediyor ve haklılar da. Mesela Türkiye’ye bakıp Müslüman geçinen insanların büyük çoğunluğu insan haklarından uzaktır ve onun için deistler “Müslümanlık bu ise, ben Müslüman değilim” diyorlar ve çok yerinde bir meseleye parmak basıyorlar.
Ben de dinleri araştıran ve yazan biri olarak aynen onlar gibi, “Eğer Müslüman olduklarını iddia eden insanların inandığı ve yaşadığı İslam ise, ben de Müslüman değilim” diyorum.
Dinlerin Amacı İnsan Hakları
Çünkü bütün dinler bu dünyada insan hakları için gelmişler; eğer bu dünyayı cennet haline getirirlerse, o zaman gelecek sonsuz hayatta da mutlu insanlar olacaklar, eğer bu dünyada evrensel insan haklarına uygun demokratik bir yaşam yoksa, o sonsuz hayatta da mutlu bir yaşam olamaz.
O halde, örneğin;
Din diyor ki; “Anne-babanız ve yakınlarınız hakkında (aleyhine) bile olsa; adaletle hükmedin.’’ (Nisa Suresi, 135) Bizim sözde Müslümanlar ne yapıyor? Bizim partiden değilsen, hiçbir suçun olmasa bile yıllarca hapis yatabilirsin. Adalet yok!
İslam dinine göre bu insan Müslüman değil, çünkü ayetin anlattığı bir insan değil.
Din diyor ki; “…eşitlikçi olun, hatta kardeşinizi/arkadaşınızı kendinize tercih edin.’’ (Haşir Suresi, 9) Peki, bizim Türkiye’yi İslam dinine göre idare ettiğini iddia eden sultanlar ve köleleri ne diyor?
Mesela hepsi Müslüman olan 20 Arap devleti, 10 Türk devleti ve 3 Fars devletinin olması; ümmetçilik anlayışına uygundur ve bu durum İslam ümmeti için bir tehlike değildir. Ama bir Kürt devleti olamaz, çünkü o, İslam ümmetçiliğine uygun değil. Sonuç -yukarıdaki ayete göre- bu insanlar Kuran’ın dediği bir insan değildir.
Din; “Ey peygamber! Bu dediklerin Allah’tan gelen gerçektir. Sen duyurduktan sonra dileyen iman eder, dileyen kafir olur.’’ (Kehf Suresi, 29) Nitekim Kur’an’da 7 defa “Peygamberlerin görevi, sadece ve sadece dini duyurmaktır’’ diyor.
Kur’an “Müslüman o kimsedir ki, yandaşını/partisini, arkadaşını, yakınını kayırmayandır ve eşit davranarak sadece görevi ehil olana verendir.’’ (Nisa Suresi, 58) O zaman bunu yapıp Müslüman olduklarını iddia edenler, Müslüman değildir demektir.
Hz. Muhammed “Sizden hiç kimse kendine istediğini başkasına/kardeşine de istemedikçe Allah dinine iman etmiş olamaz’’ diyor. Bugünün sultanları ve örneğin Kürtlerin üç komşu ırkları, kendilerine ve ırkdaşlarına istediklerini Kürtlere istemiyor!
Kur’an “Ey Allah’a inandığını iddia edenler. Sadece Rabbinizden gelen bu Kur’an’a uyun ve sakın onun dışında hiçbir evliyanın/liderin peşinden gitmeyin. Bu uyarıyı az hatırlarsınız.’’ (Araf Suresi, 3) O halde, Müslüman olduğunu iddia eden dünyadaki Müslümanların çoğu, bu uyarıya muhataptır.
Halklar, Haklar ve Eşit Kardeş Olarak İnsanlık
Hz. Muhammed’e kadar gelen bütün peygamberlerin dini bu dünya hayatı içindir. Ahiret hayatı ise, bu dünyadaki insanın hayatına bağlı olarak dolaylı bir yaşamdır.
Yukarıda anlattığımız insan, Allah’ın bu dünyada nasıl olmasını istediği insandır.
Bugün bütün ırklar, halklar ve toplumlar nasıl en az sorunla ve en iyi şekilde birlikte ve beraber yaşayabilirler?
Allah’ın gerçek dinine göre de sayamayacağımız kadar çok olan insanlık anayasasına göre bazı güncel pratik çözümler:
Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılarak onun yerine bütün inançlar ve inançsızlıklar için bir bakanlık kurulmalı. Her topluluk, dindar ya da dinsiz, kendi imkânları ile kendi dinini veya dinsizliğini finanse etmeli. Hz. Peygamberin Medine Vesikasındaki gibi idare tam layık olmalı.
Eğer devlet bir kanun çıkarıp grup ve topluluklara yardım etmek isterse bütün gruplara eşit olarak yardım etmeli. Dindar-Dinsiz, Şii-Sünni, Türk-Kürt, Laz- Çerkez hiçbir ayırım yapmadan.
Çünkü Hz. Muhammed Medine’ye geldiğinde Müslüman olan olmayan bütün grupları bir araya getirip “herkesin kendi inancını/inançsızlığını kendisi finanse edecektir” diye meşhur Medine anlaşması ile resmi bir sözleşme haline getirmiştir. Halbuki bugün sadece Türk, Müslüman, Sünni ve Hanefi olanlara tek yardım ediliyor.
Türkiye’de her milletin çoğunlukta olduğu şehirler-bölgeler bir bakıma federe, eyalet, özerk; yani iç işlerinde özel, dış işlerinde bir bütün halinde hep beraber olmalı. Aynen Amerika, Kanada ve birçok Avrupa devletleri gibi.
Bu ülkede yaşayan her vatandaşın ırk ve din fark etmeksizin sıcak bir yuvası, karnı doyacak kadar yiyecek imkânı ve üşümeyecek kadar giysisi olmalı. Fakirlik sınırında olan vatandaşlardan vergi almamalı.
Eğitim alanında kim nasıl bir dini/laik eğitim istiyorsa, ona göre eğitim almalı/verilmeli. Ya da devlet inanç/inançsızlık eğitiminden tamamen el çekmeli ve onu her grubun kendi imkân ve anlayışına bırakmalı.
Herkesin şahsi, başkasını ilgilendirmeyen, insan hakları dışında kalan özel yaşam tarzına karışmamalı ve kanuni güvence altına alınmalı.
Herkesin kendi inanç ve inançsızlığını -şiddet barındırmadığı sürece- istediği kadar yaymaya serbestlik getirmeli.
Milliyetçilik/ırkçılık kanunu çıkarılmalı ve hiçbir ırkın diğerlerinden üstün ve daha fazla bir hakka layık olmadığı hükme bağlanmalı.
Herkesin hangi ırktan olduğuna kendisi karar vermeli ve her şahsın kendi iradesi doğrultusunda nüfus kaydı yazılmalı ya da din ve ırk bilgileri hiç yer almamalı.
Bir bakıma devlet gerçek Komünist-Şeriatçı, laik ve demokrat olmalı. Çünkü gerçek komünizm, insanların inanç/inançsızlıklarına karışmayan ve güvence altına alan bir sistem idi; konu sadece ekonomiye ilişkin iken aynen İslam dininde olduğu gibi maalesef daha sonra baypas edildi ve din düşmanlığına dönüştürüldü.
İslam da ilk dönemde “Peygamber sana ‘Malımızdan ne verelim diyorlar?’ De ki: ihtiyaç fazlası…” diyor. Ancak daha sonra “herkesi zorla bu dine sokması gerekir” gibi yalan bir din icat edildi.
Artık çok ciddi bir çaba ile bugünkü Müslümanların içine bir sürü yalan ve yanlış soktukları atalar dinini, Allah’ın gerçek din olarak gönderdiği Kur’an Dinine dönüştürmenin zamanı gelmiştir.