Hemhâl Kitap, kitap analizlerinin yanı sıra haftalık okuma önerisi olarak ayda bir dört kitap tanıtımı yapıyor. Kimi zaman yeni çıkanlar, kimi zaman kült eserleri tekrar hatırlamak iyi olacaktır.
Siyaset, Toplum, Din&Düşünce ve Psikopolitika temalı kitaplar olabileceği gibi, farklı ufuklar açacak çok çeşitli kitapları kitaplıklarda buluşturmak ve kitap ile hemhâl olmak umuduyla…
Temmuz/Ağustos 2024 Hemhâl KİTAPLIK’ta yer alan kitaplar şu şekilde:
Devlet ve Diyanet – Cafer Solgun
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın artan bütçesi, personeli, etki ve etkinlik alanları ile siyasi iktidarla hiçbir dönem olmadığı kadar yakın ve “uyumlu” bir ilişki içerisinde olması, farklı yaşam tarz ve tercihlerine yönelik müdahale imkanlarını da artırmış durumda.
Toplumsal, pedagojik, sosyo-kültürel ve psikolojik boyutları da bulunan bu türden müdahalelerin iktidar partisinin ideolojik hassasiyetleriyle oldukça “uyumlu” ve “paralel” bir nitelik taşıması, görmezden gelinecek gibi değildir.
Bu durum, denilebilir ki, siyasi, etnik ve inançsal boyutları bulunan toplumdaki kutuplaşma, kamplaşma potansiyelinin unsurlarından biri haline gelmiştir. Yasadaki görev tanımının aksine mevcut yapısı, statüsü ve faaliyetleriyle DİB’in hiçbir dönem olmadığı kadar “ayrıştırıcı” bir kurum durumuna geldiğini kaydetmek gerekir.
İslam ve Yirmi Birinci Yüzyıl & Çağın İbn Rüşd’leri İçin – Esat Arslan
İslam tartışmalarının ilahiyat fakültelerinin kısır gündemine hapsedilmiş olduğu günümüz Türkiye’sinde yazar Esat Arslan ciddi bir çıkış yapıyor ve İbn Sinaları, İbn Rüşdleri yetiştirmiş İslam’ın altın çağındaki gibi İslam dinini çağımızın seküler bilimleri ve düşünürleriyle ustaca harmanlıyor.
Yazar bu yolla İslam’ı çağımız küresel toplumuna ışık tutabilecek bir şekilde yeniden yorumlamayı becerebiliyor. Kitap ortak bir mesele etrafında yazılmış makalelerde oluşmaktadır.
Anlatının Krizi – Byung-Chul Han
“Bugün herkesin ağzında bir ‘anlatı’ lafıdır gidiyor. Oysa anlatı enflasyonu paradoksal olarak bir anlatı krizine işaret ediyor. Tüm bu storytelling yaygarasının ortasında, kendini anlam ve istikamet eksikliğiyle açığa vuran bir anlatı boşluğu hüküm sürüyor.”
Anlatılar bizi birbirimize kenetleyen bağları üretir; topluluk oluşturur, olumsallığı ortadan kaldırır ve bizi varlığa demirler. Ancak her şeyin keyfi ve gelişigüzel hale geldiği çağdaş enformasyon toplumunda, hikâye anlatıcılığı hikâye satıcılığına dönüşmekte ve anlatılar bağlayıcı güçlerini yitirmektedir.Hikâye anlatıcılığı, anlatı ortaklıklarının aksine, sadece geçici bir topluluk ortaya çıkarır, bu da olsa olsa tüketiciler topluluğudur. Hiçbir storytelling, birbirimize hikâyeler anlatmak için etrafında toplandığımız ateşi yeniden alevlendiremez. O ateş çoktan söndü. Onun yerine artık dijital ekranlar var ama o da insanları birleştirmekten ziyade ayırıyor.
Hikâye anlatıcılığı yoluyla kapitalizm anlatıya el koyar: Hikâyeleri satar. Böylece anlatılar paylaşılan bir deneyim olmaktan çıkıp çağımızın patolojik bir fenomenine dönüşürler.
Çağdaş toplumun en tanınmış kültür kuramcılarından biri olan Byung-Chul Han, bu dönüşümü keskin bir kavrayış ve ustalıkla inceliyor.
Ortadoğu Rönesansı: Anti-Oryantalist Bir Bakış Açısıyla Tarihi ve Sosyolojik İnceleme – Arslan Özdemir
Kitap, geleneksel oryantalist yaklaşımlara karşı durarak, Ortaçağ’da Ortadoğu’nun medeniyetler üzerindeki etkisini ve önemini vurgulamak amacıyla kaleme alınmıştır. Anti-oryantalist bir perspektifle yazılan bu eser, Batı’nın üstünlüğünü vurgulayan tarih anlatılarına eleştirel bir gözle yaklaşır ve Ortadoğu’nun medeniyet tarihindeki merkezi rolünü aydınlatmayı hedefler.
Oryantalizmin Eleştirisi: Batı hayranlığı ve üstünlük söylemleri, uzun yıllar boyunca Ortadoğu kültürünü ve tarihini küçümseyen bir yaklaşım sergilemiştir. Bu bağlamda, kitabın yazarı, Batı merkezli tarih anlatılarının ötesine geçerek, Ortadoğu kültürünün insanlık tarihindeki yerini ve önemini yeniden değerlendirmektedir. Oryantalist bakış açısının, aslında Batı’nın kendi üstünlüğünü kanıtlamaya yönelik bir çaba olduğu vurgulanır. Bu kitap, bu tür yaklaşımların karşısında durarak, Ortadoğu kültürünü kendi dinamikleri ve özgün katkılarıyla ele almaktadır.
Ortadoğu’nun Medeniyet Beşiği Olarak Rolü: Ortadoğu, medeniyetlerin başlangıç noktası ve kültürlerin ana beşiği olarak bilinir. Bu bölgede doğan ve gelişen kültürel, bilimsel ve sanatsal miras, dünya tarihinin en önemli dönüm noktalarından birini oluşturur. Kitapta, Ortadoğu Rönesansı olarak anılan dönemde, yani M.S. 8. ve 12. yüzyıllar arasında, bu kültürel zirvenin nasıl oluştuğu ve geliştiği detaylı bir şekilde incelenir. Bu dönem, bilim, felsefe, sanat ve edebiyat gibi alanlarda büyük ilerlemelerin kaydedildiği bir zaman dilimidir.
Kitap, detaylara boğulmadan, sade ve anlaşılır bir dille yazılmıştır. Bu dönemi anlamak isteyen okuyuculara rehberlik edecek nitelikte bir eserdir. Bu yönüyle kitap, daha detaylı araştırma yapmak isteyenlere bir yol haritası sunar.