Giriş
Bütün dünya tarafından kabul edilen yazılı belgelere göre Mezopotamya, insanlık tarihinin ilk medeniyet kaynağıdır. Batı dünyasına doğru uzanan Hitit, Yunan, Roma, Bizans, Girit, İtalya Sicilya Adaları medeniyetleri ile Doğu tarafında Fars, Hint ve Mısır medeniyetlerinin ana kaynağı/menşei, Mezopotamya medeniyetidir.
Ona göre dünya medeniyetinin, Mezopotamya’ya medeniyetinden kaynaklandığını ve ona dayandığını söyleyebiliriz. Bilim adamları, bu konuda fikir birliği halindedirler. İnsanlık tarihi boyunca dünyada kurulan büyük medeniyetler, bilgi, ahlak, inanç, edep, hak, hukuk ve adalete dayanmaktadır. Mezopotamya’da bu büyük medeniyetin çok sayıda arkeolojik kalıntıları bulunmaktadır. Elde bulunan ilk yazılı belgelere göre Dicle Nehri’nin kıyıları, Ergani, Hileri Mağaraları, Çayönü çevreleri ilk yerleşim yeri olarak kabul edilmektedir.
İlk ziraat, ekin, hayvancılık, ilk yerleşim yeri olarak kabul edilen buralarda başlamıştır. Ekin, ziraat ve bilgi gibi anlamları ifade eden “kültür” kelimesi, adını buradan almıştır. Çünkü ilk kültür ve bunun üzerine kurulan dünya tarihinin ilk büyük medeniyeti, burada/Mezopotamya’da kurulmuştur. Belgelerle dünya tarihinin ilk yazılı kanunlar olarak kabul edilen Hammurabi kanunları, Mezopotamya Medeniyetine renk katmıştır. Bununla beraber Mezopotamya, pek çok peygambere mekân olmuştur.
Allah insanları diğer varlıklar arasında üstün bir derecede yaratmış[1] ve kâinatın imar ve idaresini onun emrine vermiştir.[2] İnsanlar bu görevlerini, Allah’ın kendilerine verdiği akıllarını kullanarak yerine getirmektedirler. Doğuştan akıl melekesine sahip olan insanlar, onunla doğruyu yanlıştan ayırma kabiliyetine sahip olmaktadırlar.[3] Zaten felsefe ilminin doğuşu, insanların refah ve meraklarına dayanmaktadır.[4] Aslında felsefenin ele aldığı en önemli konu, insanların daha mutlu ve daha refah içerisinde yaşamalarını sağlamaktır. Bu durum, felsefenin ana gayesi ve amacı sayılmaktadır.[5]
Felsefe, insanın hiçbir korku ve endişeyi taşımadan hür iradesiyle ele aldığı konular üzerinde düşünme, yorumda bulunma, kaynağını araştırma, değerini ortaya koyma faaliyetidir. Netice itibariyle felsefe, kapalılıkları araştırıp açıklığa kavuşturma merakından doğmuştur. Hatta bütün ilimlerin, felsefecilerin araştırmaları sonucunda ortaya çıktıkları savunulmaktadır. Bilimsel açıdan felsefi düşünce, eleştirel bir düşünce tarzıdır. Yani felsefe, dogmatik/sorgusuz, sualsiz inanma şekli değildir. Çünkü felsefe, kendisine veri olarak ele aldığı her türlü malzemenin başlangıcını ve sonucunu araştırmaktadır. Felsefe, herhangi bir konuyu ele alırken, onu hür bir şekilde aklın eleştiri süzgecinden geçirmektedir.[6]
Allah tarafından gönderilen bütün peygamberler ve gönderilen bütün kutsal kitaplar, akla doğru yolu göstermekte, insanlar arasında adaletin sağlanması, neticede huzur, saadet ve mutluluğun yaşanmasını hedeflemişlerdir. Bu husus, çeşitli ayetlerde dile getirilmektedir. Bu ayetlerden biri şöyledir:
لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ
“Kesinlikle Biz, elçilerimizi çok açık delillerle/mucizelerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için de beraberlerinde kitabı ve mizanı da indirdik.”[7]
Tüm peygamberlerin ve tüm kutsal metinlerin ortak ana hedefi, evrensel olarak tüm insanların mal, can, nesil/namus, inanç, akıl/fikir ve düşüncelerinin korunmasıdır.[8] Dünya medeniyetinin menşei olan Mezopotamya’da çok sayıda peygamber bu görevi yerine getirmişlerdir. Aynı zamanda pek çok bilimsel veriler de burada ortaya konmuştur. Peygamber olduğu rivayet edilen Büyük Kiros da bu bölgede yetişmiş büyük bir cihangirdir.
BÜYÜK CYRUS/KİROS
Büyük Kiros, milattan önce 590 yıllarında Med İmparatorluğunun bir eyaleti olan Fars eyaletinde doğmuştur. Babası I. Kambiz, Med Kralına bağlı yerel bir kabile reisi idi. O, babasının ölümünden sonra Med Kralına bağlı bir kral olmuştu. Kral Büyük Kiros, milattan önce 553 tarihinde efendisi olan Med Kralına başkaldırmıştı. Aralarında çetin savaşlar yaşanmıştı. O, üç yıl süren savaştan sonra Med Kralını yenmişti. O zaman Medya İmparatorluğunun başkenti Ecbatana/Hemedan şehri idi. Onun mağlup ettiklerine karşı göstermiş olduğu hoşgörü ve merhameti, üstün zaferler elde etmesinde etkili olmuştu. Nitekim o, zaferi elde ettikten sora Ecbatana/Hemedan’nın yazları başkent olmasını sürdürmesini emretmişti. Aynı zamanda o, Med soylularını sarayında ve ordusunda yüksek konumlara yerleştirmişti. Büyük Kiros, askeri dehası ve hoşgörüsüyle kurduğu Pers imparatorluğunun topraklarını hızla genişletmişti. Büyük Kiros, kısa zaman içerisinde Anadolu’dan Akdeniz sahillerine dayanan ve zenginliği efsanevi destanlara konu olan Lidya imparatorluğunu fethetmiş, egemenliği altına almıştı.[9] O, Medler’e olduğu gibi Lidya halkına da çok hoş davranmış, onların kültürünü, inancını, yasalarını, örf, adet ve geleneklerini yaşamalarına hiç engel olmamıştı. Hak, hukuk ve adalete saygılı davranan Büyük Kiros, son derece başarılı bir yöneticiydi.[10]
Verimli hilal diye bilinen Mezopotamya’da o zaman için Babil Krallığı egemen bulunuyordu. Babil Kralı Nabukadnezar’ın idaresinden memnun olmayan halk, Büyük Kiros’un hoşgörülü yönetimine hayranlık duyuyordu. Bu nedenle Babil halkı savaşsız bir şekilde ona teslim olmuştu. O zaman Babil İmparatorluğu sınırları içerisinde bulunan Suriye ve Filistin de Büyük Kiros’un egemenliği altına girmişti. Büyük Kiros, milattan önce 605-562 tarihleri arasında hüküm süren Babil Kralı II. Nabukadnezar’ın Babil’e sürgün ettiği Yahudi esirleri serbest bırakmış ve Yahudilerin vaat edilen topraklarına geri dönmelerine izin vermişti.
Gerçek bir yasa koyucusu olarak kabul edilen Büyük Cyrus, Musevilere/Yahudilere yıkılan birinci tapınaklarını inşa etme iznini vermiştir. Yahudiler ise bir el yazmasında bu Pers İmparatoru Büyük Kiros’tan Tanrı’nın onları Kudüs’e geri döndürüp tapınaklarını yeniden inşa etmelerini sağlasın diye diğer krallıklara üstün kıldığı bir kurtarıcı olarak övgüyle bahsetmişlerdir. Büyük Kiros doğu tarafında Hindistan’ın sınırına kadar gitmiş, coğrafi şartların müsait olmaması, fazla ilerlemesine engel olmuştur.[11]
Büyük Kiros’un gerçekleştirmiş olduğu bu fetihler, insanlık tarihine geçmiş büyük harikalardır. Onun Zülkarneyn olduğu söylenmektedir. Arap kaynaklarında ona Kisra denilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de Zülkarneyn, Allah’a ibadet eden bir kral ve adil bir yönetici olarak tanıtılmaktadır. Bu vasıflar Kisra’da yani Büyük Kiros’ta bulunmaktadır. O, milattan önce 539 yılında Babil Şehrini fethettikten sonra kimse onun karşısında duramamıştır. O, doğuda Sind ve Türkistan’a, öbür tarafta Mısır ve Libya’ya, Avrupa tarafında Trakya ve Makedonya’ya, kuzeyde ise Kafkasya ve Harzem’e kadar uzanmıştır. Kitab-ı Mukaddeste ondan övgüyle bahsedilmektedir. Çünkü o, İsrail oğullarını serbest bırakmış ve Kudüs’teki Süleyman tapınağını yeniden inşa etmelerine müsaade etmiştir. Düşmanları bile onun adaletini övmekten kendilerini alamamışlardır. O, tarih boyunca krallar arasında bu özelliğe sahip olan tek kişi olarak kabul edilmektedir.[12]
Antik Çağ yazarları Büyük Kiros’un ölümü ile ilgili farklı bilgiler vermektedirler. Onun ölümü hakkında net bir bilgi yoktur. Rivayet edildiğine göre Büyük Kiros, Orta Asya’da bir bozkır kavmi ile yaptığı savaşta ölmüştür. Milattan önce 530 tarihinde ölen Kiros, İran’ın Güneybatısında Şiraz şehri yakınlarında kurmuş olduğu Ahameniş Hanedanının ilk başkenti Pasargad/Pasargaday/Pasargadai’da defnedilmiştir.
Büyük Kiros’un Mezarı
Ahameniş İmparatorluğu’nun kurucusu Büyük Kiros’un türbesi, İran’ın Fars eyaletindeki bir arkeolojik alan olan Pasargad’da bulunmaktadır.
KİROS SİLİNDİRİ
“Kiros Silindiri”, milattan önce altıncı yüzyılda hüküm sürmüş olan Ahameniş İmparatorluğu dönemine ait bir kraliyet yazıtıdır. “Kiros Silindiri” ismi, söz konusu bu kitabenin tarihsel ve şekilsel yapısına dayanmaktadır. Silindir kelimesi, silindire benzeyen, fakat daha çok fıçı şeklinden dolayı kullanılmıştır. Kiros Silindirinin hangi tarihte yazılmış olduğu tam olarak bilinmemektedir. Ahameniş İmparatorluğu Babil şehrini miattan önce 539 tarihinde fethetmiştir. Bu fethi gerçekleştiren Kral Kiros, milattan önce 530 tarihinde ölmüştür. Ona göre Kiros Silindirindeki yazıların, milattan önce 539 ile 530 tarihleri arasında yazıldığı kabul edilmektedir.[13]
Büyük Cyrus’un kararları, pişmiş kilden oluşan bu silindir üzerine Akat dilinde çivi yazısıyla kaydedilmiştir. Bu silindir, günümüzde antik bir belge olarak Cyrus Silindiri olarak bilinmekte ve pek çok bilim insanı tarafından dünyanın bilinen en eski İnsan Hakları bildirgesi olarak kabul edilmektedir. Hükümleri İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ilk dört maddesi ile paralellikler taşımakta olan bu belge, Birleşmiş Milletlerin altı resmi diline çevrilmiştir.
Dünyanın ilk Anayasası olarak kabul edilen Kiros Silindiri, Akkad dilinde pişmiş kil silindire elle yazılmıştır. Bu silindirin büyük parçasını oluşturan kısmı 1879 yılında, Musul’da doğmuş ve daha sonra İngiltere’ye göç etmiş Süryani bir aileden gelen İngiliz arkeolog ve diplomat Hormuzd Rassam tarafından, Britanya Müzesi adına gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında Babil’de bulunmuştur. Babil, o tarihlerde Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde bulunuyordu. Bu kazı Sultan II. Abdülhamid’den alınan bir izinle gerçekleştirilmiştir. İngiltere’nin o dönem İstanbul büyükelçisi olan Austen Henry Layard ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan bir anlaşma sonucunda, bu silindir Britanya müzesine getirilmiştir.
2009 yılının sonunda 2010 yılının başlarında Kiros Silindiri ile ilgili çok önemli bir gelişme yaşanmıştır: Britanya Müzesi’nin koleksiyonunda bulunan düz ve dikdörtgen şeklindeki iki kil tablet parçasının Kiros Silindiri ile aynı metni içerdiği ortaya çıkmıştır. İlk parça Birmingham Üniversitesi’nden Asurolog uzmanı Wilfred Lambert tarafından 23 Aralık 2009 tarihinde, ikincisi ise 4 Ocak 2010 tarihinde Britanya Müzesi’nde uzman Irving Finkel tarafından bulunmuştur. Her iki tablette Babil yakınlarında bulunmuş, 1881 yılında Britanya Müzesi’ne gelen çoğunluğu küçük parça tabletlerden oluşan özel bir çivi yazısı koleksiyona aittir.
Kiros Silindiri, şu anda Londra’daki British Museum’da sergilenmektedir. Bu silindirde Büyük Kiros’un ve güçlü ordusunun Babil şehrini barış ve hoşgörü içinde nasıl ele geçirdiği anlatılmaktadır. Metin, Kiros’un insanlığa saygısını, dini hoşgörüsünü ve özgürlüğe verdiği önemi ortaya koymaktadır. Cömert ve insancıl politikalarının bir sonucu olarak Büyük Kiros, döneminde gittiği her yerde büyük bir destek görmüştür.
Muhammed Rıza Şah Pehlevi, 1967 tarihinde yayınlanan “İran’ın Beyaz Devrimi” isimli kitabında Kiros Silindirini “Büyük Kiros tarafından verilen Özgürlük Yazıtı” olarak değerlendirmiştir. Daha sonra 1968 yılında Tahran’da gerçekleştirilen ilk Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konferansının açılış konuşmasında Muhammed Rıza Pehlevi, Kiros Silindiri’nin “Modern Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin öncüsü” olduğunu belirtmiştir. 14 Ekim 1971 yılında Birleşmiş Milletler’de düzenlenen bir törende Kiros Silindiri, Muhammed Pehlevi’nin kız kardeşi Prenses Eşref Pehlevi tarafından “Antik İnsan Hakları Belgesi” olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sithu U Thant’a sunulmuştur. Genel Sekreter, hediyenin kabulü ile ilgili açıklamada Kiros Silindirini “İnsanlığın dünyada barış sağlamaya yönelik ilk girişimlerinden” biri olarak tanımlamıştır.
Kiros Silindirine göre insanlar, kralın tanrıya yükümlülüğünden dolayı korunmaya konudurlar, insanları korumakla yükümlü olan kralın sorumlu olduğu merci tanrıdır. Kiros halkların mağduriyetini, kralların kötü yönetimine bağlamıştır.[14]
Bugün dahi özellikle İran’da halk arasında Büyük Kiros’un hedeflemiş olduğu güven konusu anlatılmaktadır. Söylenenlere göre Büyük Kiras, şöyle bir ifade kullanmıştır: “İnsan haklarını öyle korumalı ve güveni öyle sağlamalıyım ki, bir kadın tek başına geceleyin Afrika’dan hiçbir korku taşımadan emniyet içerisinde güvenle Hindistan’a kadar gidebilmelidir.”
2500 yıl önce hazırlanan Kiros Silindiri, esasen imparatorluğu yöneten kralın yetkisini tanrıdan almış olmasından kaynaklı olarak, doğal hukuk ve insanlara sunulan hakların menşeinin tanrı olmasından kaynaklı olarak doğal hak üzerine inşa edilmiştir.
Kiros silindirinde kanunlar, güvenlik, adalet, barış ve özgürlük kavramları üzerine inşa edilmiştir.
Londra’daki British Museum’de sergilenmekte olan Kiros Silindiri,
Ahameniş İmparatorluğu zamanından kalma bir tarihi eserdir.[15]
[1] el-İsra 17/70; et-Tin 95/1 – 8.
[2] Bkz. el-Hicr 15/20; . en-Nahl 16/12, 13, 14; el-Mülk 67/15.
[3] Ahmet Cevizci, “ahlak”, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul 1999, s. 17.
[4] Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları, İstanbul 2022, s. 12.
[5] Cevizci, “birey”, Felsefe Sözlüğü, s. 150.
[6] Babanzâde Ahmed Naim, Felsefe Dersleri, yayına hazırlayan: Cahid Şenel ve M. Cüneyt Kaya, Klasik, İstanbul 2015, s. 37 vd.;. a. mlf. , İlmü’n-Nefs Tercümesi, yayına hazırlayan: Fatma Yıldız-Recep Alpyağıl, İz Yayıncılık, İstanbul 2017, s. 18; Ahmet Aslan, Felsefeye Giriş, BB101 Yayınları, Ankara 2017, s. 28.
[7] el-Hadîd 57/25.
[8] Ebû Hamid Muhammed b. Muhammed el-Gazzali, el-Mustasfa, Mısır 1937, I, 288: Ebû İshak İbrahim b. Musa eş-Şatıbi, el-Muvafekat fi Usuli’ş-Şeria, thk. Muhammed Hasaneyn Mahluf, Dâru’l-Fikr, Mısır 1975, II, 8 vd.; Seyfuddin el-Amidi, el-İhkam fi Usuli’l-Ahkâm, Mısır 1967, III, 252; Ebu Zehra, Kur’an Nizamı, trc. Ali Arslan, Ankara 1969, s. 61; Mustafa Baktır, İslam Hukukunda Zaruret Hali, Akçağ Yayınları, Ankara 1981, s. 177 vd.; Osman Eskicioğlu, İslam Hukuku Açısından Hukuk ve İnsan Hakları, Anadolu Matbaacılık, İzmir 1996, s. 280 vd.
[9] Veli Sevin, Anadolu Arkeolojisi, Der Yayınları, İstanbul 2002, s. 268 vd.; Recep Yıldırım, Uygarlık Tarihine Giriş, Asil Yayın Dağıtım, Ankara 2004, s. 152; Engin Eroğlu, “Pars Kralı Büyük Kyros’un Siyasi ve İktisadi Politikaları”, Hsistory Studies, 2016, cilt: 8, sayı: 1, s. 42.
[10] Herodotos, Herodot Tarihi, trc. Müntekim Ökmen, Remzi Kitabevi, İstanbul 1983, I, 74, 103; Eray Karaketir, “Persler Anadolu’da: Büyük Kyros’un Lydia Seferi ve Sonuçları”, Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi (UTAD), 2018, yıl: 2, sayı: 1, s. 3.
[11] Sevgi Sarıkaya, “Babil Kuneiform Tabletleri ile Antik Kaynaklar Işığında Media, Lydia ve Küçük Asya Fatihi Büyük Kyros”, M J H, Mediterranean Journal of Humanities, 2011, cilt: 1, sayı: 2, s. 197 vd.
[12] Ebu’l-A’la el-Mevdûdî, İslam’ın anlaşılmasına doğru, trc. Halil Zafir, Hilal Yayınları, Ankara 1967, III, 191 vd.
[13] Neyire Akpınarlı, “Kiros Silindirinin İnsan Hakları Hukuk Tarihi ile Sınavı ya da İnsan Hakları Hukuk Tarihinin Kiros Silindiri ile Sınavı”, İnsan Hakları Yıllığı, Ankara 2018, cilt: 36, s. 2.
[14] Akpınarlı, “Kiros Silindirinin İnsan Hakları Hukuk Tarihi ile Sınavı ya da İnsan Hakları Hukuk Tarihinin Kiros Silindiri ile Sınavı”, İnsan Hakları Yıllığı, cilt: 36, s. 6.
[15] “Kiros’un Silindiri” başlığı ile hazırladığımız bu yazı, İstanbul Ensar Neşriyat tarafından 2024 tarihinde yayınlanan Şehir ve Din kitabında bölüm olarak yayınlanan “Mezopotamya’nın Kalbi Diyarbakır’da Bir Gelecek Tasavvuru” başlıklı yazıdan özetlenerek alınmıştır. (Ss. 233-259).