Küfreviler ve Kasım Küfrevi
Mezopotamya, dünya medeniyetinin ana merkezidir. Çünkü yazılı kaynaklara göre ilk yerleşik hayat, tarım, hayvancılık ve ziraat Mezopotamya’da başlamıştır. Fen, teknik, bilim, felsefe, ahlak ve eğitim, ilk defa Mezopotamya’da ortaya çıkıp gelişmiştir. Medeniyet, Mezopotamya’dan batıya doğru Anadolu’ya, Yunanistan’a, Girit ve Sicilya adalarına kadar yayılmıştır. Buralarda gelişen Hitit, Yunan ve Bizans medeniyetleri, Mezopotamya medeniyetinden türeyerek gelişmiştir. Ayrıca Mezopotamya medeniyeti, güneyde Mısır, doğuda Fars, Hint ve Çin medeniyetlerine de etki etmiştir. Bütün dünya bilim insanlarının Kürt olduğunu kabul ettiği Hammurabi, Mezopotamya’da kanun yazarak bu medeniyete katkıda bulunmuştur. Onun kanunları, insanlık tarihinin ilk yazılı kanunları olarak kabul edilmektedir.
Mezopotamya’dan Filistin bölgesine giden İbrahim (as.), hanımı Hacer ve kucağındaki bebeği İsmail’i, Allah’ın emri üzerine Mekke’ye bırakmıştır. Arap olmayan ve Arapça bilmeyen İsmail (as.), orada Arapların arasında onların kültürüyle büyümüş, onlardan evlenmiş ve nesli orada gelişmiştir. İki çeşit Arap vardır. “Arabü’l-Aribe”, yani asil Araplar ve “Arabü’l-Müsta’rebe”, yani sonradan Araplaşmış Araplar. “Arabü’l-Aribe”, Yemenli Araplardır. Sonradan Araplaşmış “Arabü’l-Müsta’rebe” ise, İsmail peygamberin soyundan gelen Araplardır. Hz. Muhammed (sav) de aynı soydan gelmektedir. Hz. Muhammed’den (sav) sonra bunlardan bazı Müslümanlar, Arabistan’ın dışına, özellikle Suriye, Irak, İran ve doğuya doğru yayılmışlardır. Bunların arasından yetişen âlimler, gittikleri yerlerde ilme hizmet etmişlerdir. Mezopotamya’da da bu âlimlerin izi görülmektedir.
Örneğin Cizre’de yetişen hadis ve tefsir âlimi, edebiyatçı ve biyografi yazarı, Ebü’s-Seâdât Mecdüddîn el-Mübârek b. Esîrüddîn Muhammed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Cezerî (ö. 606/1210), Tarihçi, edip ve muhaddis Ebü’l-Hasen İzzüddîn Alî b. Muhammed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Cezerî (ö. 630/1233) ve Belagat âlimi Ebü’l-Feth Ziyâüddîn Nasrullāh b. Muhammed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Cezerî (ö. 637/1239) kardeşlerin bu alanda önemli yerleri vardır. Cizreli bu üç kardeş, dini ve dünyevi ilimleri bir bütün olarak geniş çapta öğrenmişler ve her biri bir alanda uzman olmuşlardır. Mezopotamya’nın diğer yörelerinde de aynı şekilde lider vasıflarına sahip insanlar yetişmiştir.
Mârifetnâme adlı eseriyle tanınan âlim, şair ve tasavvuf erbabı İbrâhim Hakkı (ö. 1194/1780), Siirt’teki rasathanesiyle de meşhurdur. Kürt medreselerinde yetişmiş tarihçi, din bilimcisi ve fikir adamı Abdürrahim Zapsu (ö. 1378/1958), bölgenin yetiştirmiş olduğu büyük bir değerdir. Çok yönlü müderris, mütercim, fikir adamı ve yazar Babanzâde Ahmed Naim (ö. 1353/1934), Darülfünun Üniversitesinin manevi ruhunu mayalayan büyük bir dehadır. Dünya çapında bilinen Bediüzzaman Said Nursi’yi (ö. 1380/1960) tanıtmaya gerek yoktur. Çağımızın dehası, İslami ilimleri ve Mezopotamya kültürünü yeniden şaha kaldıran büyük insan, kendisine Suudi Arabistan Kral Ödülü, İran Meclis Ödülü, Almanya Bilim Ödülü ve daha nice ödüller verilen Fuat Sezgin, sadece meydanların değil, karlı ve dumanlı dağların altın yeleli, çelik pençeli aslanı, bilim tarihçisidir. Fuat Sezgin, eski adı “Küfra” olan Şirvan’daki Küfrevi ailesindendir ve Küfrevi ailesinin soyu, Eyyubilerin Hasankeyf koluna dayanmaktadır.[1] Mezopotamya’nın din, bilim, tarih, siyaset ve tasavvuf adamlarının sayılamayacak kadar çoktur. Neticede Küfrevi ailesini, bu ailenin yetiştirmiş olduğu değerli evlatlarını ve bunlardan Kasım Küfrevi’yi de anmak istiyoruz. Bu yazıda kısaca Küfrevi ailesini ve Kasım Küfrevi’yi tanıtmaya çalışacağız.
Özellikle Bitlis yöresinde Küfrevi, Norşin ve Gayda tekkeleri hem ilim hem de tasavvufa hizmet etmişlerdir. Küfrevi tekkesinin bunlar arasında önemli bir yeri vardır. Bu tekke, Pir Muhammed Küfrevi’nin (ö. 1316/1898) Bitlis’in Merkez Kızıl Mescit Mahallesinde, Kızıl Mescidin yanında inşa ettirdiği tekkedir. Bediüzzaman Said Nursi, bu medresenin şeyhi Pir Muhammed Küfrevi’den sitayişle bahsetmiş ve ona olan saygısını arz etmiştir.
KASIM KÜFREVİ
Bitlis’te dünyaya gelen Kasım Küfrevi (ö. 1413/1992), Pîr Muhammed Küfrevî’nin altı oğlundan en küçüğü olan Şeyh Abdülbâki Küfrevî’nin (ö. 1362/1943) oğludur. Yukarıda da değindiğimiz gibi Küfrevi ailesi bu lakabı, Şirvan’ın eski adı olan Küfra ismine nispetlerinden dolayı kullanmışlardır.
Kasım Küfrevi’nin babası, Sultan V. Mehmed Reşad döneminde Trablusgarp’a sürgüne gönderilmiştir. Cumhuriyet döneminde de 1926 tarihinde zorunlu iskâna tâbi tutulan aile İstanbul Üsküdar’a yerleştirilmiştir. Kasım Küfrevi, Üsküdar’da ilk ve ortaokulu okumuş ve ardından İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun olmuştur. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olan Kasım Küfrevi, aynı fakültede “Nakşibendiliğin kuruluşu ve yayılışı” başlıklı doktora tezini 1949 tarihinde tamamlamıştır. 1950 ve 1954 tarihlerinde Demokrat Parti’den Ağrı milletvekili olarak meclise girmiştir. 1955 yılında Demokrat Parti içerinde muhalefet eden ve “İspatçılar” (19’lar) diye bilinen grubun içinde yer almıştır. Bilahare Demokrat Partiden istifa etmiştir. Aynı yıl kurulan Hürriyet Partisi’nde kurucu-yönetici olarak görev almıştır. Fakat oradan da istifa ederek 1957 seçimlerinde tekrar Demokrat Parti’den Ağrı milletvekili olmuştur.
Kasım Küfrevi, 27 Mayıs 1960 İhtilâli’nde Yassıada’da yargılanmış ve beraat etmiştir. O, 1965 tarihinde Yeni Türkiye Partisi’nden 13. Dönem ve 1969 tarihinde de Cumhuriyetçi Güven Partisi’nden 14. dönem Ağrı milletvekili olarak mecliste bulunmuştur. Kasım Küfrevi, 14 Ekim 1973 – 12 Eylül 1980 tarihleri arasında Ağrı senatörlüğü yapmıştır.
Ömrünün büyük kısmını siyaset ortamında geçiren Kasım Küfrevî, Şark medrese tahsilini ihmal etmemiş, ilim ve tasavvuf sahalarında icazet almış ve çok sayıda kişilere bu alanlarda icazet vermiştir. Onun icazet vermiş olduğu pek çok talebesi, hala talebe yetiştirmeye devam etmektedir.
Ezher Üniversitesi ilmî bir münazara için İslâm ülkelerinden ilim adamları talep etmiş. Kasım Küfrevî, milletvekili olduğu 1950 yıllarında bu münazaraya Türkiye’yi temsilen katılmıştır. Küfrevî’nin bu toplantıda verdiği cevaplar, münazara heyetinin başkanı Zâhid Kevserî’nin dikkatini çekmiş ve onun kim olduğunu öğrenince yanına oturtmuş, daha sonra onu evinde misafir ederek hadis ilmi alanında kendisine icazet vermiştir.
Küfrevî’nin 146’sı yazma, 3679 eser ihtiva eden kütüphanesi kızı Semra Nasırlı tarafından 2006 yılında TDV İslâm Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi’ne bağışlanmıştır. Koleksiyonun tamamına yakını Arapça, Osmanlıca, İngilizce ve Farsça eserlerden oluşmaktadır ve İslâm diniyle ilgili temel kaynakların genelde ilk baskıları mevcuttur.
Eserleri
- Nakşibendiliğin Kuruluş ve Yayılışı. Türkiye’de Nakşibendilik üzerine yapılmış ilk ilmî çalışmadır. Konuyla ilgili araştırmalarda kaynak olma özelliğini hâlâ sürdüren eser henüz yazma halinde saklanmaktadır (İÜ Türkiyat Araştırma Merkezi, nr. 337; İSAM Ktp., nr. 201491).
- Hazreti Peygamber’e Dil Uzatanlar. M. Rodinson’un Mahometadlı kitabına reddiye olarak yazılan risâlede şarkiyatçıların ve bazı Müslüman âlimlerin görüşleri bilimsel bir metotla ele alınıp değerlendirilmiştir (İstanbul 1969; Oryantalizmin Soruları içinde, İstanbul 1995).
- Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri. İbrahim Hakkı’nın 192. ölüm yıl dönümü dolayısıyla 1972 tarihinde İstanbul İl Genel Meclisi’nde verdiği konferansın metnidir.
Küfrevî’nin Millî Eğitim Bakanlığı İslâm Ansiklopedisi’nde aralarında “Besmele”, “Fâtıma”, “Fâtiha” ve “Gazzâlî” maddelerinin de bulunduğu yirmi civarında maddesi Kasım Kufralı imzasıyla yayımlanmıştır. Ayrıca “Gazneliler ve Selçuklular Devrinin Tezkir Muhiti” adlı bir makalesi bulunmaktadır (TTK Bildiriler, IV [1952], s. 261-282).
3 Aralık 1992 tarihinde vefat eden Kasım Küfrevi, vasiyeti üzerine Eyüp Sultan Mezarlığı’na defnedilmiştir. Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca ve Almanca bilen Kasım Küfrevî bir kız çocuğu babasıydı.[2]
[1] Salahaddin Erden, Şir Beylerin Tarihçesi ve Şeceresi, Ağrı 2002, s. 19; Hüseyin Hansu, “Mehmet Fuat Sezgin’in Aile Çevresi ve Türkiye’deki Akademik Serüveni”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt: 60, sayı: 1, s. 187, Ankara 2019. (Ss. 185-205).
[2] Muhammed Küfrevi, “Küfrevî, Kasım”, DİA, Ankara 2019, ek II, 102.