Menüyü Kapat
HemhâlHemhâl
  • HEMHÂL TV
  • SİYASET
  • TOPLUM
  • DİN & DÜŞÜNCE
  • PSİKOPOLİTİKA
  • DİĞER
    • Ekonomi
    • Şehir & Ekoloji
    • Kadın
    • Göç
    • Kültür
    • Bilim
  • Röportaj
  • Makale
  • Dosya
  • Çeviri
  • Forum
  • Kitap
  • Meram
  • Künye&İletişim
Yeni İçerikler

Prof. Mehmet Gürses: ”Daha İnsani ve Demokratik Bir Paradigma Çizebiliriz”

Haziran 17, 2025

Barış Süreçlerinde Kadınların Rolü – Fatma Bostan Ünsal & Nurten Ertuğrul

Haziran 17, 2025

Dindarlıktan Dinciliğe: İslamcılık | Prof. Dr. Mehmet Çelik | HOCA DEDİ Kİ – B8

Haziran 17, 2025
Facebook X (Twitter) Instagram YouTube
  • Röportaj
  • Makale
  • Dosya
  • Çeviri
  • Forum
  • Kitap
X (Twitter) Instagram Facebook YouTube
HemhâlHemhâl
  • HEMHÂL TV
    Featured

    Prof. Mehmet Gürses: ”Daha İnsani ve Demokratik Bir Paradigma Çizebiliriz”

    » Hemhâl
    Recent

    Prof. Mehmet Gürses: ”Daha İnsani ve Demokratik Bir Paradigma Çizebiliriz”

    Haziran 17, 2025

    Barış Süreçlerinde Kadınların Rolü – Fatma Bostan Ünsal & Nurten Ertuğrul

    Haziran 17, 2025

    Dindarlıktan Dinciliğe: İslamcılık | Prof. Dr. Mehmet Çelik | HOCA DEDİ Kİ – B8

    Haziran 17, 2025
  • Siyaset

    Fırat Aydınkaya: Şiddet, Kürt davası için bir yüke dönüştü

    Mart 12, 2025

    Rahibeler, Mızıkçı Kabadayılar, Kayyımlar

    Aralık 13, 2024

    İslam ve Milliyetçilik – 3: İslam Açısından Milliyetçilik

    Temmuz 21, 2024

    İslam ve Milliyetçilik – 2: Türk ve Kürt Milliyetçiliği

    Haziran 27, 2024

    İslam ve Milliyetçilik – 1: Milliyetçiliğin Menşei

    Haziran 6, 2024
  • Toplum

    Ortadoğu’da Müslüman Toplumların Kürtlere Bakışı: Tarihsel ve Sosyolojik Bir Analiz

    Nisan 17, 2025

    Gençlerin İş Hayatından Beklentileri

    Ocak 17, 2025

    Domlar: Kökenleri ve Sosyolojik Yaşantıları

    Aralık 9, 2024

    Ortadoğu Kültürü: Birbirine Geçişen Kültürler

    Eylül 25, 2024

    Yerel Demokrasi ve Yapay Zeka

    Eylül 17, 2024
  • Din & Düşünce

    Michel Foucault ve İslam

    Nisan 11, 2025

    Albert Camus’den Hareketle İslam’ın Varoluş Şuurunu Düşünmek

    Şubat 5, 2025

    Bir İslam Düşünürü Olarak: Kant

    Ocak 3, 2025

    Süryaniler: Ortadoğu Kültüründeki Yeri ve Önemi     

    Ekim 15, 2024

    Spinoza Bediüzzaman’ı Anladı Mı?

    Ekim 7, 2024
  • Psikopolitika

    Özgürlüğün Şiddeti

    Ocak 4, 2024

    Psikopolitika ve Dijital Esaret

    Aralık 6, 2023

    Sanal Yaşam Politik Ölüm

    Ağustos 4, 2023

    Din ve Eğitim Bağlamında Yorgunluk Toplumu

    Kasım 7, 2021

    Ekin Bayraklı: Korku ve Ümit Arasında Transhümanizm

    Şubat 13, 2021
  • Diğer
    • Ekonomi
    • Şehir & Ekoloji
    • Kadın
    • Göç
    • Kültür
    • Bilim
HemhâlHemhâl
Anasayfa»Din & Düşünce»Müslüman Kadın ve Siyaset: Tarihten Örnekler

Müslüman Kadın ve Siyaset: Tarihten Örnekler

0
» Hemhâl » Eylül 21, 2024 Din & Düşünce, Makale
Paylaş
Facebook Twitter Telegram WhatsApp

Hafızanın unutmaya karşı savaşı iktidara karşı savaştır.
                                                                          Milan Kundera

İslam tarihi boyunca Müslüman kadınlar genelde toplumsal yaşamın özelde de siyasetin aktif unsuru olagelmiştir. Kadınların I. ve II. Akabe Biatlarında bulunarak İslam toplumu henüz nüve halinde iken önemli katkı yaptıklarını biliyoruz.

Bu yazı, tabiatı icabı “kimin, ne zaman, nerede güç sahibi olacağını belirleyen süreç” olan siyasete ve siyasetin kriz anlarında barışçı çözün sunan bazı Müslüman kadınların katkılarını hatırlamak/hatırlatmak amacıyla yazılmıştır.

Dünya ölçüsünde toplumsal hayatın en önemli dönüştürücü pozisyonlarından biri olan siyasete kadınların çok çeşitli sebeplerle uzak tutulmaya çalışıldığını biliyoruz. Daha yüz yıl önceye kadar hemen hiçbir ülkede kadınların oy hakkı bile söz konusu değildi. Zamanla kadınların siyasete katılımı konusunda hukuki kısıtlamalar ortadan kalksa bile bu sefer toplumsal beklentiler, kabuller ve rol modelleri nedeniyle kadınların siyasette etkin olmadığını görüyoruz. Suudi Arabistan gibi bazı toplumlar “oy hakkı”nı kadınlara ancak birkaç yıl önce tanımış olsa da Müslüman toplumlarda kadınların siyasete uzak olmasının daha büyük sebebi toplumsal beklenti ve rol modelleriyle ilişkilidir.

Güçlü siyasi Müslüman kadın figürlerinin unutulmuşluğa terk edilmesi, rol model olarak alınamamalarına bir ölçüde de Müslüman kadınların siyasete katılmasını olumsuz etkilemiştir.

Oryantalist Bernard Lewis’in ‘’Müslüman toplumlarda hiç kraliçe olmamıştır, olsa bile lanetlenmiştir’’ sözlerinin neredeyse birebir yansımasını Pakistan Devlet Başkanı Nevaz Şerif’in, seçimleri kazanıp başbakan olan Benazir Butto için sözlerinde görüyoruz: “Tövbe tövbe, bir İslam devleti hiçbir zaman bir kadın tarafından yönetilmedi”.

Tarihte Güçlü Siyasi Kadın Figürler

Oryantalistler ile statükocu Müslümanların şaşırtıcı ittifakının görüldüğü bu iddiaya karşı tarihten örnekler getirerek meydan okuyan Fatma Mernissi’nin çalışması bu konuda öncü olmuştur. Fatma Mernissi’nin İslam’ın Unutulmuş Kraliçeleri ve ondan çok önce 1960’li yıllarda doktora tezi olarak kadın hükümdarları çalışan ve ona ilham kaynağı olan Bahriye Üçok’un Türk Naibeler ve Kadın Sultanlar isimli kitabı, adları anılmayan, büyük bir titizlikle İslam toplumunun hafızasından silinen kadın hükümdarlar ve onların hikayelerini gün ışığına çıkaran öncü çalışmalar olmuştur.

Müslüman dünyası için dini literatürün hemen ilk bakışta bize sunduğu kadın hükümdarın ilki, aynı zamanda barışçı figür de olan Saba melikesi Belkıs’tır. Kur’an’da övülmüş tek yönetici olan Saba melikesi Belkis’ın, Hz. Süleyman ile olabilecek muhtemel bir savaşı istişareye başvurarak bilgece bir kararla savuşturduğunu biliyoruz.[1]

Yine barışçı Müslüman kadın figür olarak Hz. Hafsa validemizi anmadan geçmek büyük haksızlık olur. Tarihin en barışçıl hareketi olan Hac için -Bilindiği gibi Hac yolculuğu, ihramlı olmayı gerektirir; İhramlı olmak ise bir yaprak bile koparmamak, kendi tırnağınız olsa bile kesmemek, sesinizi yükseltmemek, kavga etmemek gibi barışçıllık konusunda emsalsiz bir durumdur- Medine’den yola çıkan ve ihramlı olarak 400 km den fazla yol kat edip Mekke’ye yaklaşan Hz. Muhammed’in bu vazifesini yapmaya izin verilmediğinde karşılaştığı zor durumda savaş seçeneğine başvurmaması konusunda eşi Hz. Hafsa çok kritik rol oynamıştır. Üstelik Müslümanlar oldukça güçlü bir pozisyondayken küçük düşürücü bu muamele ile karşılaşıldığını hatırlarsak bu durumda savaşa başvurmak belki en beklenir karar olacaktı. Gerçekten de anlaşılabilir nedenlerle Peygamberin çoğu sahabesi savaş seçeneğini düşünmek gerektiğini öne sürmüştü. İşte bu ortamda Hz. Hafsa validemizin kendisi ile istişarede bulunan Hz. Muhammed’e barış yönündeki telkinleri, Müslümanları binlerce can kaybına yol açacak bir savaştan korumuştur.

İslam’ın kadın için devrimsel önemde değişiklikler getirdiğini[2] iddia eden Üçok, İslam tarihinde devlet yönetmiş pek çok kadın olduğunu söylemiştir. İktidarı perde arkasından yöneten Hürrem Sultanlar ve Kösem sultanlar gibi kadınları değil, hatta gerçek sultan küçük yaşta olduğu için onlara naibe olarak yönetici olmuş kadınları da değil, kendi adına Cuma Hutbesi okunan ve adına para basılma şartını yerine getiren kadın yöneticileri kitabına almıştır. Bu yüzden Harun Reşid’in annesi Hazeyran, Harun Reşid dahil üç halife zamanında etkin olan bir isimdir ama adına hutbe okunmadığı için kadın sultanlardan sayılmamıştır.

Sittül Mülk de babası Halife el-Aziz öldükten sonra, henüz bir çocuk iken halife olan kardeşi el-Hakim’in, büyük bir zalimlikle yönetmesinin ardından naibe olarak iktidarı kullanmışsa da kadın hükümdar olarak sayılmamıştır. Aslında sadece kadın olduğu için Sittül Mülk’ü meşru hükümdar yapmamanın Mısır Müslüman toplumunu ne belalara maruz bıraktığını hatırlamak da çok öğretici olacaktır.

Halife el-Aziz’in vefatından sonra halife ilan edilen oğlu El-Hâkim, havlamaları uyumasına mani olduğu için bütün köpeklerin öldürülmesi emrini vermiş, gece uykusuzluk çektiği için bütün bir ahalinin gece çalışmasını şart koşmuş, bütün eğlenceleri yasaklatmış, hatta nehre bakan evlerin pencerelerini bile kapattırmış, en sonunda kadınların dışarı çıkmasını tümden yasaklamıştır. Buna direnen pek çok kadın öldürülmüş, sonu gelmez kaprislerden sonra tanrılığını ilan etmiş, tanrılığını ilan etmesine karşı çıkan Kahire’ye ceza olarak buranın yakılmasını emretmiş, askerlerinin burayı talan etmesini istemiş ve halkın esir alınan kendi aile bireylerini geri almak için fidye ödemek zorunda kalmaları gibi Firavun dönemindeki zulmü hatırlatan korkunç bir ortam yaratmıştı. Bütün bunları onaylamayan ve halifenin kaybolması üzerine naip olarak iktidarı kullanan ve bu zulümden ülkeyi kurtaran abla Sittül Mülk’ü, adına hutbe okutmadığı için Müslüman kadın hükümdar olarak kayda geçirmesek de güçlü ve huzuru sağlayan Müslüman kadın olarak hayırla anmadan geçemedim.

Bahriye Üçok, İslam hukukuna göre emir olmanın üç yöntemi ile yani seçim (ihtiyar), önceden kabul (ahd) ve şevket veya galebe ile kadınların yönetime geldiğini en fazla üçüncü yöntemle iş başına geldiğini söylemiştir.[3] Üçok, ilk kadın sultan olarak (1236) Hindistan’da Raziye’den bahseder.[4] Şemsiye Hanedanınından Babası Delhi sultanı adil ve halkına karşı merhameti ile meşhur İltutmuş, oğulları olmasına rağmen kızı Raziye Sultan’ı veliahd tayin etmişti, yani ilk kez bir kadın ahd (veliahd gösterilerek) yani başta bulunan hükümdarın tayini yoluyla aday gösterilir. Babası, Raziye sultanı veliaht gösterince çevresi uygun bulmadığını söylemişse de İltutmuş bu görüşünü oğullarının zamanlarını eğlence ve içki alemleriyle geçirdiklerini belirterek kızının sultanlığa layık olduğunda ısrar etmiştir. İltutmuş’un vefatı üzerine erkek bir veliahdın kolaylıkla başa geçmesinden çok farklı ve zor bir mücadele Raziye Sultanı bekliyordu. Raziye Sultanın kardeşi Rüknüttin, taht üzerinde hak iddia etmiş ve bu arada küçük erkek kardeş Kütbittin’i de öldürtmüştü. Bu hareket tümüyle Raziye Sultan’ın gözünü korkutmak, tahttan vazgeçmesini temin etmek için yapılmıştı. Raziye Sultan, zekası ve cesareti sayesinde ahd ile olmasa da galebe yoluyla hükümdarlığa geçmiştir. Babasının döneminden kalan uygulamaya başvurarak, hakkı gaspedilen ve zor durumda olanların çabuk fark edilmelerini sağlayacak şekilde giyinerek halkın karşısına geçmiş, önce babasının adil dönemini hatırlatıp kardeşi Rüknittin’in zulmunden bahsetti. Bu konuşma ile harekete geçen halk, kardeşi Rüknittin’e saldırıp onu tutuklayıp Raziye’ye getirdi ve Raziye Sultan hükümdar oldu. Bastırdığı paralarının üzerine Umdet ün-Nisvan Melike-i zaman Raziye bint Şemseddün İltutmuş yazdırmıştır. Bir kadın yönetici olarak daha pek çok zorlukla da karşılaşmak zorunda kalmıştır.

İkinci kadın sultan Mısır’da Eyyubi soyundan gelen Melik Salih’in eşi Şecer üd-Dür’dür. Şecer üd-Dür, eşi Melik Salih 1249’da ölünce, Dimyat’ı kuşatan Fransızlardan bunu gizlemesini bilmiş ve kargaşanın oluşmasını engellemiştir. Melik Salih’in oğlu olarak yönetime geçen Turan Şah’ın yaptığı zorbalıklar nedeniyle öldürülmesinden sonra Memluk emirleri Seçere üd-Dür’ü saltanatın başına geçirme kararı aldılar. Böylece Şecere seçim (ihtiyar) yoluyla iş başına geldi. Kahire ve bütün Mısır minberlerinde meliketül müslimin velidetul melik il Mansur Halil adına hutbe okunmuş ve para bastırmıştır. Kararnameleri fermanları bizzat kendisi imzalardı. Fakat bir kadın olarak yönetici olması ilave engellerle karşılaşmasını kaçınılmaz kıldı. Moğollar karşısında hiçbir varlık gösteremeyen Abbasi Halifesi Müstakim, gücünü Moğol tehlikesine karşı yönlendireceğine, Fransızları yenmiş, halkı bir zorbanın yönetimine son veren komutanların seçimiyle iş başına gelmiş ve istişare ile iyi bir şekilde yönetimi sağlayan Mısır’daki kadın sultana karşı çıkmayı tercih etmiştir. Halifenin Mısır’da bir kadın sultan bulunmasını hoş görmemesi üzerine ve ayrıca Suriye bölgesinin isyanı üzerine Şecer üd-Dür, sorumluluk sahibi bir yönetici olarak durumu çevresindekilerle istişare etti ve yönetimi terk etmeyi uygun buldu. Etrafındaki emirler yönetiminden memnun oldukları için melikelerine bir teklif ile geldiler: Buna göre Şecere Aybek’le evlenecek, Aybek, Mısır sultanı olarak tanınacak ve halifeye bu isim bildirilecekti. Böyle bir çözüm bulunsa da kadın olarak yönetici olmanın normal görülmemesinin başka zorlukları Şecere’nin önüne çıkacak ve genelde toplum bundan olumsuz etkilenecekti. Türkiye’de çok bilinmemesine rağmen Şecere’nin hatırası Mısır’da hala yaşatılmaktadır: 1933’den beri Kahire’de her yıl Şecer üd-Dür piyesi oynanmaktadır.[5]

Üçok’un bahsettiği diğer kadın sultanlardan Karahıtay veya Kutluk devletinde Turkan Hatun diye bilinen Kutluk Hatun’u[6] ve kızı Padişah Hatun’u, Ebeş veya Abiş Hatun’u, Devlet Hatun’u, Satı Beki’yi sayabiliriz. Bağdat’da hüküm süren Tendü Hatun ve Fatma Begüm de kadın sultanlardandır.

Mernissi’ye göre Maldiv Adalarında birbiri ardına hüküm süren üç kadın hükümdarın olduğunu İbn Batuta’dan öğreniyoruz.[7] İbni Batuta Maldivler’de iken kadın hükümdar Hatice tahttaydı. İbn Batuta, Maldivler’in en harika yönlerinden birinin hükümdarlarının kadın oluşu olduğunu söylemiştir. Hatice Sultan, otuz yıl tahtta kaldıktan sonra tahta kardeşi Meryem geçti. Meryem’den sonra kızı Fatma 1388’de ölene kadar tahtta kalmıştı.

Endonezya’da, Sumatra adasının en güney ucundaki Aceh İmparatorluğuna XVII. yüzyılın ikinci yarısında 1641’den 1699’a kadar peş peşe 4 kadın hükümdar olmuştur. Ondördüncü hükümdar sultan Tac el-Alem Safiyeddin Şah (1641-1675), Onbeşincisi Nur Alem Nakiyeddin Şah (1675-1678), Onaltıncısı İnayet şah Zekiyet ed-Din (1678-1688) ve 1688’den 1699’a kadar Kemalet Şah on yedinci hükümdar oldu. Bu kadın hükümdarlar Mernissi’ye göre Mekke’den Müslüman bir kadının devleti yönetmesinin caiz olmayacağı ve Şer’en yasaklandığını belirten bir fetva geldiği halde yine saltanat sürdüler.[8]

Bahriye Üçok, kadın hükümdarların özellikle Türk ve Moğollar gibi Arap olmayan kavimlerde bulunduğunu iddia ederken Mernissi bu tespite katılmaz ve Yemen’de hüküm süren Melike Esma ve Melike Ürve’den bahseder. Mernissi’ye göre, Melike Esma ve Melike Ürve devlet başkanlığına ait bütün ayrıcalıklardan yararlanmışlar, camilerde adlarına hutbe okunmuş,[9] fakat diğer kadın hükümdarlar gibi onlar da unutulmaktan kurtulamamışlardır. Yemenli tarihçiler, bu melikelerin yönetimde olduğu dönemi refah dönemleri olarak değerlendirirler. Mernissi Yemenli tarihçilerin diğer Arap tarihçilerden farklı olarak bu kadın hükümdarları hayırla yad etmesi Saba Melikesi Belkıs’a dayandırır. Gerçekten de Yemenliler melikelerine Belkıs es-Sugra yani Genç Saba Melikesi diyorlar. Ve hatta Urve’nin tahtının onunkinden de daha güzel olduğu söylenir.

Sıradan Müslüman kadınlar için rol modelleri olabilecek potansiyel taşıyan Saba Melikesi Belkıs’tan Müslüman Melike Esma ve Ürve’ye kadar yukarda anlattığımız pek çok kadın hükümdarı hayırla yad ediyorum.

 

[1] Kur’an, Neml:32. “Ey ileri gelenler! Bu işim hakkında bana fikir (emir) verin. Ben sizler yanımda şahid olmadıkça, size danışmadan hiçbir işte kararımı kat’ileştirici değilim”  Hz. Süleyman’ın dini tebliğ etmek üzere dönemin güçlü devletlerinden olan Yemen’e elçi göndermesi bir savaş ilanı gibi algılanmış bunun üzerine Belkıs etrafındakilere danışmıştır. Kur’an-ı Kerim ve Muhtasar Kelime Meali, s.378,Hayrat Neşriyat, 2002, İstanbul.
[2] Bahriye Üçok, Türk Naibeler ve Kadın Hükümdarlar, Ankara, 1981, s.20.
[3] Ibid. 21.
[4] 38-41
[5] 59-83
[6] 89-100.
[7] Fatima Mernissi, Hanım Sultanlar, İstanbul, 1992, 123-127.
[8] Ibid., 126.
[9] Ibid., 131-156.

Bahriye Üçok Fatma Bostan Ünsal müslüman kadın siyaset
Paylaş Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Eposta

Benzer İçerikler

Ortadoğu’da Müslüman Toplumların Kürtlere Bakışı: Tarihsel ve Sosyolojik Bir Analiz

Michel Foucault ve İslam

Fırat Aydınkaya: Şiddet, Kürt davası için bir yüke dönüştü

Albert Camus’den Hareketle İslam’ın Varoluş Şuurunu Düşünmek

Bu Konuları İnceliyebilirsiniz

Prof. Mehmet Gürses: ”Daha İnsani ve Demokratik Bir Paradigma Çizebiliriz”

Haziran 17, 2025

Barış Süreçlerinde Kadınların Rolü – Fatma Bostan Ünsal & Nurten Ertuğrul

Haziran 17, 2025

Dindarlıktan Dinciliğe: İslamcılık | Prof. Dr. Mehmet Çelik | HOCA DEDİ Kİ – B8

Haziran 17, 2025

Hemhâl Kitaplık (Mayıs 2025)

Mayıs 6, 2025

Ortadoğu’da Müslüman Toplumların Kürtlere Bakışı: Tarihsel ve Sosyolojik Bir Analiz

Nisan 17, 2025

Michel Foucault ve İslam

Nisan 11, 2025

Diyarbakır Nevruz’una Barış Yolculuğu

Nisan 4, 2025

Yanlış İliklenen Düğme: Cumhuriyet | İslam Özkan & Erdoğan Aydın | Derin Okuma B15

Mart 25, 2025

Mart 14, 2025

Fırat Aydınkaya: Şiddet, Kürt davası için bir yüke dönüştü

Mart 12, 2025

Karmatiler: İslam Dünyasındaki Devrimci Hareket

Şubat 21, 2025

Albert Camus’den Hareketle İslam’ın Varoluş Şuurunu Düşünmek

Şubat 5, 2025

Gençlerin İş Hayatından Beklentileri

Ocak 17, 2025

Ocak 14, 2025

Bir İslam Düşünürü Olarak: Kant

Ocak 3, 2025
Hemhâl
X (Twitter) Instagram Facebook YouTube
  • Meram
  • Künye&İletişim
  • Aydınlatma Metni
  • Çerez Politikası
© 2025 Hemhâl

Arama yapmak için yukarıya bir şeyler yazın ve Enter tuşuna basın. Esc ye basarak çıkış yapabilirsiniz.