İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ve Ankara Enstitüsü ortaklığıyla ‘’Türkiye’de Dindarlık Algısı’’ araştırma raporu yayınlandı. Rapora göre Türkiye’de dini ritüelleri yerine getirme ve genel olarak dindarlıkta azalma olduğu dikkat çekiyor. Rapora göre katılımcıların büyük çoğunluğu dindarlığın azaldığı konusunda hemfikir. Rapora yansıyan diğer önemli bir konuda Diyanet’e ve Dini Cemaat ve Tarikatlara olan güvenin azalmış olması.
Toplumsal Eğilimler araştırma serisinin “Türkiye’de Dindarlık Algısı” Raporunun çerçevesi ve sonuçlarına dair bazı veriler şu şekilde:
Dini Hareketlerin Kavşağı: Anadolu
Din, yüzyıllardır insan yaşamına yön veren en büyük referans kaynaklarından biri olmuş, kültürleri, toplumları, bireyleri, bireylerin değerlerini ve uygulamalarını şekillendirmede oldukça önemli bir rol oynamıştır. Din olgusu ve dinin bu kritik işlevi antropoloji, sosyoloji, psikoloji ve tarih dahil olmak üzere çeşitli disiplinlerdeki akademisyenlerin ilgisini çekmiş; beşerî bilimlerin neredeyse hepsinde kendisine yer bulmuştur. Dini hareketliliklerin kavşağı olan (ve menşei sayılabilecek) bir coğrafyada bulunan Anadolu havzası da bu etkilerden azade kalmamıştır.
Türkiye, tarih boyunca çeşitli kültürlerin, dinlerin ve inanç sistemlerinin etkisinde kalmış bir bölgede yer alması hasebiyle yüzyıllar boyunca bir arada var olan çeşitli dini gruplarla zengin bir dini çeşitlilik tarihine sahiptir. Özellikle Osmanlı’nın son dönemlerine kadar heterojen dini kompozisyon varlığını korumuştur. Bununla birlikte İslam, -Osmanlı döneminde yapılan “Millet Tasnifini” esas alırsak- “millet-i hakimenin” esas unsurlarını oluşturan halkların yaşam biçimini ve kültürel uygulamalarını şekillendiren baskın din olmuştur. İslam’ın baskın karakteri sürgünler, göçler ve nüfus mübadeleleri gibi gayr-ı Müslim etnik unsurları iyiden iyiye azınlık haline getiren tarihi gelişmelerle daha da güçlenmiş, “Yüzde 99’u Müslüman Türkiye” klişesini ortaya çıkarmıştır. Öyle ki post-Osmanlı evresinde devlet -zaman zaman agresif/müdahaleci uygulamaların eşlik ettiği- laik bir karaktere bürünmesine rağmen, din, Türkiye vatandaşlarının yaşamlarında hayati bir rol oynamaya devam etmiştir.
Türkiye’de Dindarlığı Hangi Dinamikler Belirliyor?
Son yıllarda Türkiye’de deizm, İslam’ın güncellenmesi, dini grupların siyasallaşması, toplumun sekülerleşmesi gibi tartışmalar, din ve dindarlık algısının değişmesine, nüfusun yüzde 99’unun Müslüman olduğu klişesini sorgulatmaya başlamıştır. Bu tartışmalar doğal olarak, Türkiye’de din ve dindarlığın güncel durumuna dair araştırmalara ihtiyaç duyulmasına yol açmıştır. Bu bağlamda, Türkiye’de din ve dindarlığın güncel durumunun ne olduğu, hangi dinamiklerden etkilendiği ve nasıl değiştiği soruları hem akademik hem de toplumsal ilginin odağına yerleşmiştir.
Bu çerçevede, çalışma şu sorulara cevap aramaktadır:
- Türkiye’de dinî inançların dağılımı nedir?
- Türkiye’de dindarlık seviyesi nasıl ölçülebilir?
- Türkiye toplumu ne kadar dindardır?
- Türkiye’de dinî kimlikler nasıl oluşmaktadır?
- Dinî kimliklerin diğer sosyal kimliklerle ilişkisi nedir?
- Dinî kimlikler ile siyasi tercihler arasındaki ilişki nasıl işlemektedir?
- Türkiye’de toplumsal değişimin “dine ve dini ahkama” etkisi nedir?
- Helal ve haram algısı dönüşüyor mu?
- İslami hükümlerin güncellenmesine dair kanaatin yaygınlığı nedir?
- Türkiye’de bireyler dinî eğitimi hangi kaynaktan almaktadır?
- Dinî eğitimin toplumdaki rolü ve etkisi nedir?
- Dinî kurumların ve önderlerin toplum üzerindeki otoritesi ve güvenilirliği nedir?
- Resmi ve sivil dinî kurumlara bakış nasıldır?
- Türkiye’de din özgürlüğü ne durumdadır?
- Din özgürlüğü ve laiklik nasıl algılanmaktadır?
Bu ve buna benzer sorular etrafında örülen “Türkiye’de Dindarlık Algısı” başlıklı çalışma, Türkiye’de din ve dindarlık algısının güncel durumunu farklı boyutlarıyla incelemekte ve bu alandaki literatüre önemli bir katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Geleneksel Dindarlık Yerini Bireysel Maneviyata Bırakıyor
Çalışma; inanç dağılımı, Allah’tan yardım dileme, dini pratiklere yönelik tutumlar, din-siyaset ilişkisi, toplumsal değişim ve din, dini eğitim, dini kurumlar, dini liderlere güven ve dini hoşgörü gibi din ve dinle ilişkili birçok konuyu içeren kapsamlı bir analiz ortaya koymaktadır. Araştırma, Türkiye’de dinin “kimlik” oluşturmada hala en önemli aidiyet unsuru olduğunu teyit etmekte ancak geleneksel dindarlık biçimlerinin yerini daha bireysel maneviyat biçimlerine bıraktığını göstermektedir.
“Türkiye’de Dindarlık Algısı” Raporundan Bazı Sonuçlar:
Dini İnanç
Katılımcıların yüzde 92,3’ü Müslüman olduğunu ifade etmiştir. Deist olduğunu belirtenler yüzde 3,2; ateist olduğunu ifade edenler yüzde 2,7’dir. Müslümanlık aidiyeti hala son derece baskın olmasına karşın ateist ve deist nüfusundaki artış nisbi de olsa oldukça dikkat çekicidir.
Allah’tan Dua ile Yardım İsteme
Toplumun yüzde 93’ü bir sıkıntısı olduğunda dua ederek Allah’tan yardım istediğini ifade etmiştir. Bu oran dini inancını Müslümanlıkla tanımlayan toplumsal kesimlerin oranıyla uyumludur.
Allah’ın Varlığına İnanç ile İlgili Farklı Duruşlar
Katılımcıların yüzde 86’sı Allah’ın var olduğuna inandığını ve bundan hiçbir şüphe duymadığını ifade etmektedir. “Bazı şüphelerim olsa da Allah’ın varlığına inanıyorum” diyenler yüzde 7, “Allah’ın var olup olmadığından emin olamıyorum” diyenler yüzde 2,5, “Allah’ın varlığına inanmıyorum” diyenler yüzde 3’tür.
Ahlak-İman İlikisi
Katılımcıların yüzde 46’sı “ahlaklı olduğum sürece neye nasıl inandığım o kadar önemli değildir” kanaatine katılmadıklarını ifade ederken, yüzde 37’si bu kanaate katıldıklarını belirtmiştir.
Dindarlığın En Önemli Kriteri
Toplumun yarısı, dindarlığın en önemli kriterinin Allah’a inanmak olduğu kanaatindedir. Kalbi temiz tutmak ve ahlaklı olmanın en önemli kriter olduğunu düşünenler yüzde 29, ibadetleri eksiksiz yerine getirmenin en önemli kriter olduğunu düşünenler yüzde 10’dur.
Kişinin Dindarlık Algısı
Katılımcılara “dindarlık açısından kendinizi nasıl tarif edersiniz” sorusu sorulduğunda katılımcıların yüzde 62’si kendisini “dinin gereklerini yerine getirmeye çalışan biri” olarak tarif etmektedir.
Kişisel Dindarlık Düzeyi
Katılımcıların yarıya yakını kendisini dindar bulmaktadır. “Oldukça dindarım” diyenler yüzde 22, “hiç dindar değilim” diyenler ise yüzde 6’dır. Katılımcılardan kişisel olarak kendilerini oldukça dindar olarak görenlerin oranı yüzde 21,9, dindar olarak gören bireylerin oranı yüzde 48,2’dir. Katılımcılar arasında kendisini dindar olarak tanımlayanlar toplamda yüzde 70’tir.
Ailenin Dindarlık Düzeyi
Katılımcılara içinde yetiştikleri aileyi dindarlık açısından değerlendirmeleri istendiğinde, çoğunluğu (%53) ailesinin dindar olduğunu söylerken, yüzde 28,3’ü çok dindar olduğunu söylemektedir. Sadece yüzde 3,6’sı ailesinin dindar olmadığını ve yüzde 1’i ailesinin hiç dindar olmadığını belirtmektedir.
Çocukların Dindarlığına Yönelik İstek
Katılımcıların yüzde 76’sı çocuklarının dindar olmasını istemektedir. Çocuklarının dindar olup olmamasını önemsemeyenler yüzde 12, çocuklarının dindar olmasını istemeyenler yüzde 9’dur.
Dini Bilgilerin Kaynağı
Katılımcıların yarısı dinle ilgili temel bilgileri ailesinden öğrendiğini ifade etmiştir. Dini bilgileri kendisi araştırarak öğrenenler yüzde 20, camiden öğrenenler yüzde 15’tir.
Dindarlığın Türkiye’deki Durumu
Türkiye’de dindarlığın azaldığı yönündeki kanaatin oldukça baskın olmasının nedeni, sekülerleşme ve modernleşmenin artan ivmesi gibi çeşitli faktörlerin yanı sıra eğitim ve medyanın insanların inançları ve uygulamaları üzerindeki etkisinden kaynaklanabilir.
Dini Pratikler/İbadet
Katılımcıların yüzde 40’ı vakit namazlarını düzenli olarak kıldığını, yüzde 25’i ise ara sıra kıldığını ifade etmiştir. Namaz kılmadığını söyleyenlerin oranı yüzde 18’dir. Katılımcıların yaklaşık yarısı Cuma namazına düzenli olarak gittiklerini ifade etmiştir. Ara sıra gidenler yüzde 20, Cuma namazına gitmem diyenler ise yüzde 17’dir. Katılımcıların yüzde 67’si Ramazan’da düzenli olarak oruç tuttuğunu ifade etmiştir.
Helal ve Haramların Değişen Koşullara Göre Gözden Geçirilmesi
Katılımcıların yarıya yakını (%47,6) İslam’daki helal ve haramların yeniden değerlendirilmesi fikrine katılmadıklarını belirtmişlerdir. Bu, bu kişilerin İslam’da helal ve yasak olan ilkelerin sabit olduğuna ve değiştirilemeyeceğine inandıklarını göstermektedir.
Farklı Cinsel Yönelimlere Hukuki Statü Tanınması
Katılımcıların yüzde 62’si farklı cinsel yönelimlere hukuki statü tanınmasını doğru bulmazken, yüzde 19,3’ü doğru bulmakta, yüzde 9,5’i de kısmen doğru bulmaktadır.
Her Müslüman Kadının Başını Örtmesi Gerekir mi?
Katılımcıların yüzde 43’ü “her Müslüman kadının başını örtmesi gerekir” kanaatine katılmadığını belirtirken, yüzde 42’si katıldığını ifade etmektedir. Kısmen katılıyorum diyenler yüzde 11’dir.
Çocuğunun Müslüman Olmayan Biriyle Evlenmesine Bakış
Katılımcıların yüzde 34,4’ü çocuğunun Müslüman olmayan biriyle evlenmesine olumlu, yüzde 52,2’sinin ise olumsuz bakmaktadır.
Dindar Olmak Ahlaklı Davranmak İçin Yeterli mi?
Katılımcıların yüzde 64’ü dindar olmanın ahlaklı davranmak için yeterli olmadığı görüşündedir.
İslami Banka Tercihi
“Banka seçerken, İslami banka olmasına önem veririm.” ifadesi, İslami ilke ve değerlere uygun ve ‘Katılım Bankaları’ olarak bilinen bankacılık kurumlarının tercih edilmesini ifade etmektedir. Araştırma sonuçları, yanıt verenlerin yüzde 20,3’ünün bu ifadeye katıldığını ve bu da dini inançlarıyla uyumlu bir bankaya sahip olmaya değer verdiklerini göstermektedir.
***
DİN-SİYASET İLİŞKİSİ
Dindar İnsanların Devlet Yönetiminde Yer Alması
Katılımcıların yüzde 41’i dindar insanların devlet yönetiminde yer almasını memnuniyet verici bulurken, yüzde 37’si buna katılmamaktadır. Bu, toplumda dindar kişilerin hükümet görevlerinde bulunmasının olumlu ve arzu edilen bir şey olduğu konusunda görüş ayrılığının varlığını göstermektedir.
Siyasi Partilerin Dini Söylem Kullanması
Katılımcıların yarıdan fazlası “siyasi partilerin dini söylemler kullanmasından rahatsızlık duymuyorum” kanaatine katılmadıklarını ifade etmiştir. Başka bir deyişle, toplumun yarıdan fazlası, siyasi partilerin dini söylem kullanmasından rahatsızlık duymaktadır. Spesifik olarak, yanıt verenlerin yüzde 32,7’si ifadeye katılmakta, yüzde 53’ü katılmamakta, yüzde 9,2’si kısmen katılmakta ve yüzde 5,1’i yanıt vermek istememektedir.
Laikliğe Bakış
“Size göre laiklik nedir?” sorusuna verilen yanıtlarda ankete katılanların ezici çoğunluğu (%61,7) laikliği din ve vicdan özgürlüğü olarak görmektedir.
DİNİ KURUM VE AKTÖRLERE GÜVEN
Diyanet İşleri Başkanlığına Güven
Sonuçlar, Diyanet İşleri Başkanlığı’na karşı yüksek bir güvensizlik olduğunu göstermektedir. Ankete katılanların yüzde 41’i kuruma güvenmediğini belirtmiştir. Ankete katılanların yüzde 18,7’si kuruma ne güvendiğini ne de güvensizlik duyduğunu ifade etmiştir.
Dini Tarikatlara ve Cemaatlere Güven
Katılımcıların önemli bir çoğunluğunun dini tarikat ve cemaatlere karşı olumsuz bir görüşe sahip olduğunu, yüzde 59,5’lik bir kesimin güvenmediğini göstermektedir.
Dini Kanaat Önderlerine Güven
Katılımcıların önemli bir bölümünün (%44,5) dini kanaat önderlerine güvenmediğini, yüzde 23,1’nin ise güvendiğini göstermektedir.
Kaynak: https://ipc.sabanciuniv.edu