Dijitalleşmenin bizi maruz bıraktığı enformasyon bombardımanı akıl almaz seviyelere ulaştı. Bizi adeta boğmakla tehdit eden bu çılgın iletişim deryası, sosyal yaşamın hemen her alanını ele geçirmiş vaziyette; siyaset de bu durumdan nasibini alıyor. Günümüzde seçim kampanyaları artık sosyal medyada, anonim hesaplar, botlar ve hatta troll ordularıyla enformasyon savaşları şeklinde yürütülüyor; demokrasi, enfokrasiye dönüşüyor.Çağımızın en önemli düşünürlerinden Byung-Chul Han, bu eserinde enfokrasinin çağdaş enformasyon kapitalizminin yeni yönetim şekli olduğunu savunuyor. Endüstriyel kapitalizmin rejimi zorlama ve baskıyla çalışırken, bu yeni enformasyon rejimi özgürlüğü bastırmak yerine onu sömürüyor. Bizler, özgürlüğü sadece hayal edebiliriz; özgür olduğumuzu varsaysak da tüm davranışlarımız, hatta tüm hayatımız “kontrol edilebilmesi” için kayıt altındadır. İnsanlar ise sürekli gözetlendiklerinin farkında olmadıkları için kendilerini özgür zannettiklerinden dolayı neoliberal enformasyon rejimi ayakta kalır.
Enformasyon çağında siyasetin eleştirisini yapan bu eser, günümüzün demokrasi krizini kamusal alanın dijital yapısal değişimine odaklanarak anlatıyor.
Kitap hakkında yapılmış bir değerlendirme şu şekilde:
Kitap, yıllar içerisinde gelişen ve farklı dönemlerde farklı görüntüler alabilen yönetim stratejilerinin, toplumsal uzlaşıların, dijitalleşmiş bir dünyada nasıl işlediğini ve bireysel olarak bu işlenişe nasıl katıldığımızı anlatmakta; bize böyle bir dünyada temel hak ve özgürlüklerimizin tehdit altında olabileceğini hatırlatmaktadır.
Enformasyon rejimi en başta bedenlerin ve enerjilerin değil verilerin ve enformasyonun sömürülmesine dayanmaktadır. Güç / iktidar elde etmek üretim araçlarına sahip olmakla ilgili değil psikopolitik izleme, davranış kontrolü ve tahmin için kullanılan enformasyona erişim ile ilgilidir.
Rejim artık özgürlüğü bastırmak yerine onu sömürecek dijital mekanizmalara sahip olmuştur.
Enfokrasi, demokrasinin enformasyon rejimi ile birlikte aldığı yeni form ya da aynaya baktığında göremediği gerçek benliği olarak karşımıza çıkmaktadır. İletişim önceki dönemlerde kamusallığa ve demokrasiye ne kadar katkı koyuyorsa enformasyon rejimi ile birlikte o kadar zarar vermektedir.
Rasyonel olana dair anlatının kırıldığı, veriye ve enformasyona dayalı bir anlatının şekillendiği dijitalleşmiş bir toplumda artık iletişim ve hakikat temelli bir toplum olma iddiası da kalmamıştır. İletişim kırılmış, hakikat ortadan kaybolmuştur. Fakat hakikatın kaybı tek başına yalanın hakimiyeti ile açıklanamaz. Chul Han “Yeni bir gerçeklik icat eden kimse, alışılmış anlamda yalan söylemez” diyerek bakışını gerçekliğin inşasına çevirmektedir. Burada sahte haberlerle oluşturulmuş bir gerçeklik kaybı söz konusudur. Bu anlamıyla da yalandan daha tehlikelidir. Çünkü yalan olguları yenemez fakat dijitalliğin desteklediği sahte haberlerin derdi tam olarak olguların kendisi, gerçekliktir. Bu anlamda da doğruyu söylemeye geçmişte olduğundan daha fazla cesaret etmeliyiz der Chul Han.
Kitap her ne kadar öyle gözükse de bir solukta okuyamayacağınız türden bir eser. Gündelik hayatta alışılagelmiş bir şekilde deneyimlediklerimizi sorgulatacak, karşılaştıklarımıza başka bir gözle bakmanızı sağlayacak bir kışkırtma.